Anasayfa » Tarih » Arapların Osmanlıyı Satması ve İsrail’in Kuruluşu

Arapların Osmanlıyı Satması ve İsrail’in Kuruluşu

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda savaştığı cephelerden biri de Hicaz Cephesi’ydi. Savaşın ilk günlerinden beri Hicaz’da önemli bir askeri hareketlilik başlamıştı. Ancak çatışmaların başlaması Mekke Şerifi Hüseyin’in Haziran 1916’da isyan etmesi ile oldu.

Şerif Hüseyin Kimdir?

Hüseyin bin Ali el-Haşimi, bilinen adıyla Şerif Hüseyin, 1852 yılında İstanbul’da doğdu. Bir süre İstanbul’da yaşayan Şerif Hüseyin 1908’de II. Abdülhamid tarafından Mekke Şerifi olarak atanmıştır. I. Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin desteğini alarak Arapların bağımsızlığı öne sürerek isyan başlatmıştır. Arabistanlı Lawrence ile birlikte isyana önderlik etti.

Osmanlı kuvvetleri savaşın sonuna kadar İngiltere ve Fransa’nın desteklediği Arap aşiretleriyle mücadele etmek zorunda kalmıştı. Bu iki devlet arap isyancılara önemli miktarda para, silah ve malzeme yardımı yapmıştır. Bununla beraber İngiliz ve Fransız istihbarat ajanları isyancı liderlere askeri danışmanlık yaparak ve arap kuvvetlerine stratejik destek vermiştir.

Arap Ayaklanması Nasıl Ortaya Çıktı?

Osmanlı İmparatorluğu içinde 19. yüzyıl sonlarına doğru Arapçılık akımı ortaya çıkmıştı. Arapçılık hareketinin ortaya çıkmasında daha çok Suriye-Lübnan bölgesinde yaşayan Hristiyan Araplar öncülük etmiştir. Bu akımının ortaya çıkmasındaki diğer önemli etken ise 19. yüzyılın son çeyreğinde güç kazanan İslamcılık akımı olmuştur.

Arapçılık akımının etkisi ile Hristiyan Arapları Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsız bir devlet kurma fikrini benimsemişken, Müslüman Arapları ise öncelikle Arap dilini ve tarihini öne çıkartmak isteyen bir hareket fikrini benimsemiştir. Ancak Osmanlı’nın içinde bulunduğu savaş koşulları ile birlikte bağımsızlık düşüncesi ön plana çıkmıştır. Savaş sonuna kadar Arapçılık belirli bir çevrede kalmış ve tüm araplar arasında yayılmamıştır.

Şerif Hüseyin’in İngilizlerle temasları Şubat 1914’te başlamıştır. İngilizlerin amacı Çanakkale ve Irak Cephelerinde yaşadıkları zor duruma karşı yeni bir cephe açmak ve Suriye’de bulunan Osmanlı kuvvetlerinin Süveyş Kanalını kontrol etmesini önlemekti.

Arabistan haritası

Şerif Hüseyin’in İngilizlerden isteği bugünkü Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan, Filistin, İsrail ve Suudi Arabistan topraklarını kapsayan bölgede bir Arap krallığı kurmak ve başına geçerek halifelik makamını üzerine almaktı. Ancak İngilizler çoktan Fransızlarla toprak paylaşımını yapmıştı. Suriye ve çevresi Fransızlara, Bağdat’tan Basra’ya olan bölge İngilizlerin kontrolünde olacaktı.

Arapların Osmanlıya İhaneti

29 Ekim 1914’de Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşı’na katılmış ve 14 Kasım’da padişah (aynı zamanda Halife) cihat ilan edilmiştir. Cihat ilanıyla birlikte Osmanlı, tüm Müslüman dünyasını savaşta kendisini desteklemeye çağrılıyordu. Ancak beklenen olmadı ve Arap liderlerin çoğu Osmanlı’nın cihat çağrısına kayıtsız kaldı. Şerif Hüseyin de cihat çağrısına destek vermekten kaçınarak, bahane olarak İngiliz ablukası altındaki sıkıntılı durumunu öne sürmüştür.

Şerif Hüseyin Cemal Paşa’yı kandırmak için 1500 kişilik aşiret kuvvetiyle Kanal Seferi’ne katılacağına söz vermiş, bu kuvvetleri hazırlamak için para ve silah istemiştir. Hicaz bulunan Türk komutanlar Şerif’in niyetini sezerek Cemal Paşa’yı uyarmışlardır. Ancak Cemal Paşa böyle bir isyanın çıkmasına ihtimal vermemiş ve gereken tedbirleri almakta geç kalmıştır.

İsyan başladığında Hicaz Valisi Galip Paşa iki piyade taburuyla beraber Taif’de bulunuyordu. Taif karşısında bulunan isyancılarsa Emir Abdullah’ın kontrolündeki 5000 kişilik bir aşiret kuvvetinden oluşuyordu. Türk kuvvetleri isyancı arapların yoğun saldırılarına karşı 3 aydan fazla müdafaayı sürdürmüştür. Ancak şehirdeki erzak stokları tükenmek üzereydi ve Galip Paşa yardım geleceğinden umudunu kestiği için 22 Eylül’de teslim zorunda kalmıştır. Böylece Şerif Hüseyin Medine hariç Hicaz’ın tüm önemli şehirlerini eline geçmiştir.

Arapların Osmanlıya İhaneti

Hicaz’ın savunması için en önemli mesele Şam’dan Medine’ye uzanan demiryolu hattının açık tutulmasıydı. Bu şekilde Medine savunulabilir ve Hicaz’daki Osmanlı varlığı sürdürülebilirdi. Ancak 1000 kilometreden fazla uzunluktaki tren hattın güvenliğini sağlamak büyük bir sorundu. Hat üzerinde bulunan istasyonlar ve karakolların güvenliği için çok miktarda personel ve kaynağın ayrılması gerekliydi. İsyancı Arap liderlere danışmanlık yapan İngiliz ajanları bu zafiyetten faydalanmak isteyerek demiryolu hattına yapılan saldırıları artırmıştı.

İngiliz orduları komutanı General Allenby’nin emrindeki arap isyancı lideri Emir Faysal ve kuvvetleri 19 Nisandan itibaren giriştiği saldırılarla Maan-Müdevvere arasındaki kritik demiryolu istasyonlarını ele geçirmeyi başarmıştır. Bu sayede Hicaz’da bulunan Türk kuvvetlerinin Filistin Cephesi’yle bağlantısı kesilmiş ve 8 ay sürecek kuşatma başlamıştır.

Demiryolu hattının kesilmesi ile su ve erzak sıkıntısı baş göstermiş hatta dayanılmaz bir hal almıştı. Mart ayında askerlere verilen günlük 350 gram olan un, Haziran’da 200 grama, Ağustos’ta 100 grama ve Kasım’da 80 grama düşmüştü. Medine’yi savunan Türk askeri ancak peksimet ve çekirge yiyerek savunmayı sürdürülebilmişti. Tüm bu sıkıntılara rağmen Türk ordusunun direnci kırılmamış ve Medine’yi savunmayı savaşın sonuna kadar sürdürülmüştür.

Savaşın Sonu ve İsrail’in Kuruluşu

30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış ve Osmanlı Devleti için I. Dünya Savaşı sona ermiştir. Antlaşmanın 16. Maddesine göre Osmanlı Hicaz, Asir ve Yemen’in boşaltılacak ve buralardaki tüm kuvvetleri teslim olacaktı.

Şerif Hüseyin’in asıl amacı Arap nüfusun yaşadığı topraklarda yeni kurulacak bir krallığın başına geçmek ve halifeliği ele geçirmekti. Şerif Hüseyin, isyandan önce Suriye’deki Arapçı örgütlerle de ilişki kurmuştur. Bununla birlikte isyanın asıl sebebi Arap milliyetçiliği veya İslamcılık değildi. İsyanın asıl nedeni Haşimi ailesinin yönetime geçme isteği ve bu uğurda merkezi Osmanlı hükümeti ile girdiği çatışma yatıyordu.

Şerif Hüseyin isyan sırasında İngilizler ile yaptığı anlaşmalardan istediği sonucu alamamıştır. İngiltere ve Fransa arasında 1916 yılında yapılan Sykes-Picot Anlaşması ile Suriye, Fransız yönetimine verilecek, Irak ve Filistin’de de İngiliz manda rejimi kurulacaktı. Filistin’deki manda yönetimi 1917 yılının Kasım ayında açıklanan Balfour Deklarasyonu ile bir “Yahudi yurdu” (İsrail) kurulmasına zemin hazırlamıştır.

İngilizler tarafından isyancı arap liderleri Emir Faysal Irak krallığına, Emir Abdullah ise yeni kurulan Ürdün krallığının başına getirilmiştir. Hicaz ise İngilizlerin desteklediği İbn-i Suud tarafından 1925’de ele geçirilmiş, kaçmak zorunda kalan Şerif Hüseyin ise  1931’de sürgünde hayatını kaybetmiştir.

Arap Ayaklanması, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşındaki durumu üzerinde çok olumsuz bir etki yapmış ve Filistin Cephesi’ni zayıflatarak Osmanlı’nın mağlubiyetinde etkili olmuştur.

meraklı adam icon

Bilginin herkes için ücretsiz ve ulaşılabilir olmasını hedefleyerek gündelik hayattaki sorulardan bilimsel konulara kadar her konuda yazılar yazıyor.

İçeriği Paylaş:
Scroll to Top