21. yüzyılın en büyük bilgisayar dehalarından biri olan Aaron Swartz’ın herkesin bilgiye ücretsiz erişebilmesi için küçük yaşlarından itibaren kurduğu siteler, görev aldığı topluluklar ve verdiği mücadelelerle dolu çalkantılı bir hayat hikayesi…
Aaron Swartz kimdir?
1986 yılında Highland Park’ta doğan Aaron Swartz olağanüstü zekaya sahip bir çocuktu. Onunla ilgili en etkileyici anekdotlardan biri, henüz üç yaşındayken annesine şehir merkezinde yapılacak bir festival hakkında soru sorduğu bir dönemi anlatır. Başlangıçta kafası karışan annesi, Aaron buzdolabının üzerindeki dikkatini çeken yazıyı işaret ettiğinde hayrete düştü. Aaron 3 yaşına geldiğinde okumayı kendi kendine öğrenmişti ve aynı yıl bilgisayarları keşfederek kendini programlamaya adadı.
Henüz 12 yaşındayken, artık Vikipedi’nin öncüsü olarak kabul edilen TheInfo adında bir web sitesi kurdu. Bu sitenin amacı bireylerin çeşitli konularda bilgi alışverişinde bulunabilecekleri bir çıkış noktası sağlamaktı. Bu sitedeki çalışmaları nedeniyle Cambridge ArsDigita Ödülü’ne layık görüldü.
13 yaşındayken yaygın olarak kullanılan bir internet besleme teknolojisi olan RSS üzerinde çalışmaya başladı. RSS’i geliştiren ekibin bir üyesi oldu. Bu süre zarfında bilgiye erişimde herhangi bir zorluk yaşamıyordu ve bu nedenle lisenin kendisine bir engel olduğunu hissetti.
Okul ile ilgili Aaron Swartz şunları söylemişti:
“Okuldan bayağı bunalmıştım. Öğretmenler ne anlattıklarını bilmiyordu. Otoriter ve kontrolcü bir tavırları vardı. Ödevler öylesine veriliyordu. Zaman geçsin diye iş yapılıyordu. Ben de eğitimin tarihiyle ilgili kitaplar okumaya başladım; şimdiki sistem nasıl geliştirilmişti, alternatifleri neydi, aynı bilgileri geviş getirmektense nasıl gerçekten öğrenebilirlerdi. Bu da beni sorgulamalara itti.” …”Bulunduğum okulu sorgulayınca, onu inşa eden toplumu da sorgulamaya başladım. Böyle bir eğitimle girilen şirketleri sorguladım. Tüm bu yapıyı kuran devleti sorguladım.”
Aaron Swartz
Gençlik Yıllarından İtibaren Açık Erişimi Savundu
Gençlik yıllarında telif haklarına büyük ilgi duydu. 16 yaşında Creative Commons’a üye oldu ve konuyla ilgili konferanslar vermeye başladı. Creative Commons, eser sahiplerinin kullanıcılara çalışmaları üzerinde sınırlı haklar vermesine olanak tanıyor, bu da eserlerinin daha geniş bir kitleye ulaşabileceği anlamına geliyor.
18 yaşında sosyoloji okumak için Stanford’a kaydolmasına rağmen Steve Huffman ve Alexis Ohanian ile birlikte üzerinde çalıştığı bir proje nedeniyle bir yıl sonra ayrıldı. Bu proje, başlangıcından kısa süre sonra hızla büyük bir kullanıcı tabanına ulaşan Reddit’ten başkası değildi.
Bir yıl sonra Conde Nast, Reddit’i muazzam miktarda para karşılığında satın alarak Aaron Swartz’ı 19 yaşında milyoner yaptı. Sahip olduğu zenginliğine rağmen, yaşam tarzında hiçbir önemli değişiklik yapmadan küçük bir odada mütevazı bir şekilde yaşamayı seçti.
Aynı yıl San Francisco’daki Conde Nast’a vardığında kurumsal hayatın karakterine uygun olmadığını hemen fark etti. İşe gitmemeye başlaması, en sonunda kovulmasına yol açtı. Ancak Aaron’a ilham veren, World Wide Web’in mucidi Tim Berners Lee’ydi. İnanılmaz parasal kazanç potansiyeline rağmen Berners Lee, WWW’yi halkın erişimine açık hale getirmeyi seçti. Sonuç olarak internet gelişti ve artık www uzantılı milyonlarca web sitesi var.
Aaron da bu ideali paylaştı ve kitapları derleyen ve bu kitapların hangi kütüphanelerde bulunduğu, nereden ödünç alınabileceği ve incelenebileceği hakkında bilgi veri tabanı görevi gören bir site olan OpenLibrary’yi kurarak ilk adımı attı. Bu, kütüphane arşivlerinin dijitalleştirilmesine yönelik atılan ilk adımlardan biriydi. Aaron’un amacı insanlığa ait olması gereken bir şeyi, herkesin kullanımına sunmaktı.
ABD Mahkemelerindeki Usulsüzlükleri Ortaya Çıkardı
Amerika Birleşik Devletleri’nde PACER adında bir veri tabanı bulunmaktadır. ABD mahkeme işlemlerinin kayıtlarını içeren, devlete ait bir web sitesidir. Herhangi bir mahkeme belgesine erişim için kişi başına 10 sentlik bir ücret alınıyor ki bu çok küçük bir miktar. Ancak nüfusun geneli dikkate alındığında veri tabanının devlete yıllık 120 milyon dolar gelir sağladığı belirtiliyor.
PACER veri tabanındaki bilgileri birleştirmeyi amaçlayan, PACER geri dönüşüm projesi adı verilen bir proje başlatıldı. Başlangıçta bu projenin çok fazla belge olması nedeniyle önemli bir amacı yoktu ve sadece sembolikti. Yine de Aaron bir tavır aldı ve projeyi destekledi.
İnsanların davalarını takip etmesi için hükümete para ödemesinin mantıksız olduğunu savundu ve veri tabanını hacklemeye karar verdi. Birkaç saat içinde 760 GB’lık belgeyi ve 2,7 milyon mahkeme belgesini alıp yayınlamayı başardı.
Olayın ardından hükümet ile arasında sorunlar çıkması kaçınılmazdı. Aaron sadece standart mahkeme belgelerini değil aynı zamanda mahkeme sistemindeki usulsüzlükleri de kamuoyuna açıkladı. PACER sayesinde toplumsal dinamiklerin inceliklerini anlamaya başladı ve siyasi etiğe daha fazla ilgi duymaya başladı.
MIT’yi Hackledi
Aaron, mahkeme veri tabanını keşfettikten sonra akademik makale veri tabanlarını araştırdı. Üniversite öğrencilerinin geniş bir akademik makale koleksiyonuna erişimi olmasına rağmen, dünya çapındaki çoğu kişi bu erişime sahip değildi. Akademik makaleler, makale başına kabaca 30-40 ABD doları tutarında bir maliyetle halkın erişimine açıktı. Aaron tüm bireylerin akademik makalelere erişebilmesi gerektiğine inanıyordu.
Bunun sonucunda önde gelen makale yayıncılarından biri olan JSTOR’dan haberdar oldu. MİT’in veri tabanı üzerinden erişildiğinde makaleler ücretsiz olarak indirilebiliyordu. Ayrıca Aaron makaleleri otomatik olarak indiren bir kod oluşturdu. MIT erişimini engellediğinde bile Aaron sunuculara sızarak makaleleri indirmeye devam etti.
Kısa bir süre içinde Aaron 4 milyon makale indirdi. Ancak bunları kimseyle paylaşma şansı verilmedi. MIT ve JSTOR’un kendisine dava açtığı dönemde zaten psikolojik bir çöküş yaşıyordu.
Bu süre zarfında Wikileaks gibi birçok skandal yaşanıyorken, kendisi yalnızca akademik makalelere erişim sağlamasına rağmen, terörist muamelesi görüyordu. Makaleler yalnızca Aaron’un bilgisayarında olmasına karşın, sanki o dönemde meydana gelen tüm siber suçlar onun suçuymuş gibi yargılanıyordu.
İnternetin Özgürlüğünü Savundu
Bu arada ABD, SOPA adı verilen bir yasayı geçirme sürecindeydi. Bu yasanın geçmesi halinde, hükümete herhangi bir zamanda herhangi bir web sitesine erişimi yasaklama yetkisi verilecek ve böylece internet özgürlüğüne ciddi bir tehdit oluşturulacaktı.
Aaron, 300.000 imza toplayarak ve sonuçta tasarının yasalaşmasını engelleyerek SOPA’ya karşı verilen hukuki mücadelede önemli bir rol oynadı. Yasanın engellenmesi, kendisi ile hükümet arasındaki sorunların daha da derinleşmesine neden oldu.
JSTOR akademik makaleyle ilgili davayı geri çekmeyi seçse de hükümet bunda ısrar etti. Davanın sonucunda yalnızca akademik makale indirdiği için 35 yıl hapis ve 1 milyon dolar para cezasına çarptırıldı.
Bilgiye erişimin ücretsiz olması gerektiğini savunan ve bunun için bir şeyler yapmaya çalışan Aaron Swartz yaşadığı sürece daha fazla dayanamadı ve 11 Ocak 2013’te, 26 yaşındayken intihar etti…
“Mutlu olmak istemiyorum, sadece dünyayı değiştirmek istiyorum”
Aaron Swartz
Aaron Swartz ile alakalı daha fazlasını öğrenmek istiyorsanız BBC belgeseli Internet’s Own Boy’u buradan ücretsiz bir şekilde 🙂 izleyebilirsiniz.
Bilginin herkes için ücretsiz ve ulaşılabilir olmasını hedefleyerek gündelik hayattaki sorulardan bilimsel konulara kadar her konuda yazılar yazıyor.